İstanbul’da Su Arıtma Cihazı Kullanmak: Sağlığınız ve Cebiniz İçin Neden Hayati Bir Yatırım?
İstanbul’da musluktan akan su gerçekten içilebilir mi?
İstanbul’da yaşayan milyonlarca insan için bu sorunun cevabı ne yazık ki çoğu zaman “hayır”. Her ne kadar İSKİ, barajlardan aldığı suyu ileri düzey arıtma tesislerinde işlemeden şehir şebekesine vermese de, bu süreçte suyun geçtiği kilometrelerce eski boru hattı, apartman depoları ve bina tesisatları suyun kalitesini ciddi biçimde düşürmektedir.
Özellikle 30 yaş üstü binalarda galvanizli çelik veya asbestli boruların hâlâ kullanılıyor olması, suyun içindeki bakteri, tortu, ağır metal ve hatta mikroskobik plastik parçacıkların oranını artırmaktadır. Bu da özellikle çocuklarda, yaşlılarda ve bağışıklık sistemi hassas bireylerde sindirim problemleri, cilt reaksiyonları ve uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
Klorlu Su Gerçekten Güvenli mi?
İstanbul şebeke suyunun dezenfeksiyonu için yoğun şekilde serbest klor kullanılır. Klor kısa vadede suyu bakterilerden arındırmak için etkili olsa da, uzun vadede insan sağlığı üzerinde riskler oluşturabilir. Bilimsel araştırmalar, klorlu su tüketiminin bazı kanser türleriyle (özellikle mesane ve kolon kanseri) ilişkilendirilebileceğini göstermektedir.
Ayrıca İstanbul’da farklı barajlardan gelen su, dönemsel olarak farklılık gösterebildiğinden suyun tadı, kokusu ve sertlik derecesi sabit değildir. Bu da doğrudan içim dışında, çay-kahve gibi içeceklerin ve yemeklerin lezzetini de olumsuz etkiler.
Su Arıtma Cihazlarının İstanbul’daki Gerçek Etkisi Nedir?
1. Ters Osmoz Teknolojisiyle Mikron Düzeyinde Temizlik
Modern su arıtma cihazları, özellikle ters ozmoz (reverse osmosis) teknolojisi sayesinde 0.0001 mikron büyüklüğündeki partikülleri dahi süzebilir. Bu, virüs ve ağır metalleri de içeren birçok zararlının sudan ayrıştırılmasını sağlar.
2. Kurşun, Pas, Kireç ve Mikroplastiklerden Korur
İstanbul’un birçok ilçesinde borulardan kaynaklı kurşun ve pas miktarları zaman zaman Sağlık Bakanlığı’nın önerdiği sınırların üzerine çıkabiliyor. Ayrıca son yıllarda yapılan çalışmalarda musluk suyunda mikroplastik izlerine rastlanması da endişe verici.
3. Filtrelenmiş Su = Lezzetli Su
Suyun içerisindeki koku ve tat bozulmalarının başlıca nedeni klor ve çözünmüş metaller. Arıtma cihazı sayesinde hem daha berrak hem de daha yumuşak içimli bir suya ulaşırsınız. Bu da kahve, çay gibi içeceklerin aromasını tam almanızı sağlar.
4. Ekonomik ve Çevreci
Bir ailenin yılda sadece damacana suya ödediği ücret ortalama 5.000-6.000 TL civarındadır. Su arıtma cihazı ise birkaç yıl içinde kendi maliyetini amorti eder. Aynı zamanda her yıl yaklaşık 300 plastik şişe veya damacana atığını doğadan uzak tutmuş olursunuz.
İstanbul’un İlçelerine Göre Su Kalitesi Neden Farklılık Gösteriyor?
İstanbul’un suyu 10’dan fazla barajdan sağlanıyor (Örneğin: Ömerli, Terkos, Elmalı, Sazlıdere). Bu barajların her biri farklı mineral oranlarına ve farklı mikroorganizma risklerine sahiptir. Ayrıca suyun hangi barajdan geldiği ilçeye göre değişir. Örneğin:
-
Avrupa Yakası'nda yer alan ilçeler (Avcılar, Esenyurt, Büyükçekmece), Terkos ve Sazlıdere barajından su alırken;
-
Anadolu Yakası'nda Kadıköy ve Üsküdar gibi bölgeler, Ömerli Barajı'ndan gelen suyu kullanır.
Bu durum, iki semt arasında bile içme suyunun lezzeti, sertliği ve güvenilirliği konusunda fark yaratır.
Sonuç: Arıtma Cihazı Lüks Değil, İhtiyaçtır
Artık İstanbul’da temiz içme suyu sağlamak sadece belediyenin değil, bireylerin de sorumluluğunda. Su arıtma cihazı kullanmak; sadece ekonomik bir yatırım değil, aynı zamanda ailenizin sağlığına yapılmış bir yatırımdır. Gözle görülmeyen riskleri ortadan kaldırmak, uzun vadede daha sağlıklı bir yaşam sürmek için en basit ve etkili adımlardan biridir.